Bilim Kurgu Manyağı

Logan ile yeni başlangıçlar

December 21, 2020 Gökhan Engin Season 1 Episode 1
Bilim Kurgu Manyağı
Logan ile yeni başlangıçlar
Show Notes Transcript Chapter Markers

İlk bölümde kısa bir tanışmadan sonra, insan hikayelerini incelediğimiz bölümde Logan's Run filminden konuşarak Logan'ın yaşadığı değişimleri inceleyeceğiz.  Sonra ölümsüzlük konusuna değinerek Altered Carbon kitabı ve serisinde, yazar Richard K. Morgan'ın bizler için yarattığı dünyadan bahsedeceğiz.  En sonda da tavsiyeler bölümünde John Scalzi'nin Fuzzy Nation kitabına değiniyoruz.  Usta Isaac Asimov'un bir sözüyle bölümü kapatacağız.

Merhaba, Bilim Kurgu Manyağı’na hoş geldiniz!  Ben Gökhan Engin, ve Bilim Kurgu dünyasıyla ilgili bu kısa podcast’te sizi ağırlamaktan çok mutluyum.  

(MÜZİK)

Bu yayında Bilim Kurgu dünyasının ilk bakışta göze görünür yüzünün arkasına bir göz atıp, bu ilk bakışla göremeyebileceğimiz ne gibi insan hikayeleri, ne gibi semboller, ne gibi fikirler ortaya çıkıyor, hep birlikte inceleyeceğiz.  

Neden mi Bilim Kurgu?  Çünkü Bilim Kurgu Tarih’e hep bir göz kırpar ve aslında insanlığın büyüme, yükselme ve özgürlük mücadelesini anlatır.  Bundan keyifli bir konu olabilir mi?

(MÜZİK)

Bu yayını kısa bölümler halinde tasarladım.  İlk bölümde podcast’in de hikayesini anlatacağımdan dolayı biraz daha uzun bir bölüm olacak.  

Genellikle bölümün ilk kısımda Bilim Kurgu dünyasında gördüğüm ve dikkatimi çeken bazı karakterler ve onların insani hikayelerini sizlerle paylaşacağım.  İlk bakışta basit bir uzay filmi ya da vurdulu kırdılı aksiyon filmi diye ciddiye almadığımız eserlerde bile nasıl derin hikayeler olduğunu görünce şaşırabiliriz!

İkinci kısımda ise yine Bilim Kurgu dünyasında gördüğüm ve günümüzdeki bilimsel ya da felsefi tartışmalarla ilgilisi olan konuları konuşacağız.  Örneğin ölümsüzlük, dinler, iyilik-kötülük ya da evrende yanlız mıyız gibi konular bunlar…  Yine görünür olanın arkasına geçip, biraz düşünmeye çalışacağız.

Kapanışa geçmeden önce de son olarak, çok severek okuduğum ya da izlediğim bazı Bilim Kurgu eserlerinden bahsedeceğim.  Bunları öneri olarak belirtmek istemem çünkü bu alanda böyle bir otoritem yok, ama bazı çalışmaları henüz deneyimlememiş olanlarımıza bildirebilirsem bir faydam olabilir diye düşündüm.

Önemli bir konuyu da hatırlatmak isterim, bu yayında, İngilizce’de Spoiler Alert tabir edilen konulara girebilirim, çünkü Bilim Kurgu eserlerinden bahsedeceğiz ve bunları henüz seyretmemiş ya da okumamış olabilirsiniz.  Bunları yayın notlarında belirtmeye çalışırım.

Yeteri kadar giriş yaptık sanırım… Haydi başlayalım!

(MÜZİK)

İnsan Hikayeleri kısmına başlıyorum.  

Bugün konuşmak istediğim karakter Logan’s Run filminden Logan.  

Logan’s Run ya da Türkçesi ile Logan’ın Kaçışı, 1976 tarihli bir Amerikan Bilim Kurgu filmi… Bu filmde, büyük bir savaş ya da felaket sonrası dünyada çok az sayıda kalan insanın korunaklı bir şehirde kısıtlı kaynaklarla güvenli bir yaşam sürmesini, bunun da bedeli olarak 30 yaşına gelen herkesin öldürüldüğünü, bunun da yeniden doğmak ya da yenilenmek gibi bir hikayeyle, bizim tabirle düğünlü dernekli olarak, sunulduğu için insanların genelde kabullendiğini anlatıyor.  Tüm bu düzen ve şehir ise otomatik makinelere ve bir ana bilgisayarın yönetimine bağımlı.  Logan polis gibi bir görevde ve bu ölümden kaçanları kovalayıp yakalamakla görevli.  Tek silahlı kişiler o ve onun gibiler olduğu için de çok güçlü ve havalı bir konuma sahipler.  

Neyse, buradaki konumuz ise şu: Logan bu kaçan kişileri pek de acımadan ya da duygu hissetmeden kovalamakta, bulup öldürmekte, ve sonra da paydos edip hedonist bir yaşamın hazlarını gün be gün yaşamaktadır.  Merkez Bilgisayar ise bu kaçanlardan toplanan eşyalara baktığında, üzerlerinde hep aynı sembolün bulunduğunu görür, ve bunun aslında örgütsel bir yapılanma olduğunu düşünmeye başlar.  Yine ölümle biten başarılı bir kovalamacının ardından, Logan’ı şaşırtarak bu tür bilgileri paylaşır ve kaçanların sığındığı yeri bulmak için görevlendirir.  Ama burada yine bizim tabirle zurnanın zırt dediği yer şudur ki, merkez bilgisayar Logan’ın kayıtlarını değiştirir ve Logan’ın da 30 yaşına gelmiş gibi ölüm sırası gelir.   Böylece kaçaklar ona inanacaktır. Logan da yalandan kaçarak bu örgütü bulmaya çalışır.  

O sırada da aslında Logan’ı etkileyen 3 şey olur.  

  • Kendisinin ölüm sırasının gelmesi ve kendi hayatı için kaçması, çok da düşünmeden öldürdüğü kaçaklarla empati yapmasını, onlarla kendini aynı yerde görmesini ve onlara yakınlık duymasına yol açar.  Kendi kaçışı sırasında tanıştığı insanlar ve onların mücadeleleri de onu etkiler.  Empatisi ve duygu dünyası aslında zayıf bir karakter olmasına ve başlarda açıkça mekanik davranışlar sergilemesine rağmen (seyretmemiş kişiler için çok da detay vermiyorum ama) bu macera sırasında tanıştığı ve yakınlaştığı insanlar sayesinde biraz insanileşmeye başlar.
  • Kaçışı sırasında şehrin otomatik sistemlerini, altyapısını ve aslında kaçakların nihai akıbetini görünce, ve tabii bu gizli görevi ilk alırken de Merkez Bilgisayarın bazı sözlerinden aslında 30 yaşında bir yenilenme ya da yeniden doğuş olmayabileceğini ve insanların gerçekten öldürüldüğünü anlayınca, sisteme olan inancı ve güveni derinden sarsılır.
  • Yine kaçışı sırasında, dış dünyaya çıkarak, geçmişte olanları ve dünyanın halini görünce, kendisini kovalayan arkadaşının fanatik inançlarına bağlılığını ve kendisinin de sadece günler önce öyle olduğunu da farkedince, mevcut sistemin değişmesi gerektiğini görür.  Dışarıda çok büyük ve güzel bir dünya vardır, kimsenin 30 yaşında ölmesine gerek yoktur, insanlar özgürleşebilir aslında.

Bu aslında Logan’ın büyüme ve olgunlaşma hikayesini anlatır.  Yani hepimizin, tüm insanlar olarak yaşadığımız hayat hikayesini özetler.  Önce bencil, sonra empati kazanan ve en son da sadece kendini değil, başkalarını da kurtarmayı düşünen bir insan olur.  Zaman ve hikaye ne olursa olsun, hepimiz bu aşamalardan geçmiyor muyuz?

(MÜZİK)

İkinci kısımda bahsetmek istediğim konu ise ölümsüzlük konusu… Bu konu, insanlığın varolduğu tarihten beri hayatımızın içinde olan bir konu… Çok derine girmeyeyim ama felsefenin, dinlerin, sosyal etkileşimlerimizin, adetlerimizin, sanatın ve diğer birçok konunun içinde ciddi etkileri olan bir konu bu…  Bilim Kurgu dünyası biliyorsunuz bazen dünyadaki bilimsel gelişmeleri de takip ediyor, ya da paralel gidiyor.  Örneğin kuantum teorisi ya da parçacık fiziği konusunda gelişmeler oldukça, o konuda Bilim Kurgu dünyasında da bu konuların işlendiğini görüyoruz.  Ölüm ve Ölümsüzlük ise, bu konularda henüz çok gelişme olmadığı için, çok sık yenilenen bir konu değil Bilim Kurgu dünyasında…

Bu konuda gördüğüm birkaç örnekten bahsetmek istiyorum.  Biliyorum sizlerin de farklı deneyimleri olmuştur.  

İlk aklıma gelen, Netflix’te dizisi de çıktığı için popüler kültüre de geçen Altered Carbon dünyası.  Ben açıkçası Altered Carbon ve takip eden seri kitaplarını diziden çok önce, ilk çıktıkları zaman okudum ve diziyi de detaylı seyretmedim.  Altered Carbon 2002 yılında yayınlandı, yazarı da çok çok beğendiğim ve hayranı olduğum Richard K. Morgan.  

Fakat buradaki konu şu, insanların ölümsüzlüğe erişmeleri şöyle mümkün oluyor: herkesin omuriliğinde bir cihaz var, buna “stack” deniyor, ve bu sizin yaşadıklarınızı hissettiklerinizi yani beyninizi kaydediyor.  Öldüğünüzde ise çıkarılarak başka bir vücuda takılabiliyor ve o vücutta hayatınıza devam edebiliyorsunuz.  Bunun tabii zengin yansımaları oluyor o dünyada… Dizide de işlendi bu ama göze garip geldiği için bazılarınız beğenmemiş olabilir… Benim ilgimi çeken konular şunlardı:

  • Yeni bir vücuda geçecek ya da kendi vücudunuzu klonlatacak paranız yoksa,dijital bir kayıt olarak bir kenarda yıllarca ve belki sonsuza kadar kalabiliyorsunuz.  Yani aslında ölümsüzlük para durumunuza bağlı oluyor.
  • Bir suç işler ve tutuklanırsanız, vücudunuzu elinizden alıp başkalarına geçici olarak verebiliyorlar.  O zaman da yine maddi durumunuza göre vücutsuz kalma durumunuz var.  Sevdiğiniz kişinin vücudunda başkasının olması durumu ile karşılaşabilirsiniz.
  • Stackleri fiziksel olarak parçalar ya da zarar verirseniz kayıtlarınız silindiği için nihai olarak ölmüş oluyorsunuz.  
  • Çok zengin kişiler stacklerinin yedeklerini uzaktan bağlantıyla bir yere kopyalatıyorlar, böylece fiziksel zarar durumunda bile nihai olarak ölmüyorlar.
  • Yine bu çok zenginlerden binlerce yıl yaşayan oluyor bu sayede… Bunlar ayrı bir toplumsal sınıf oluşturuyor ve normal insanların hayatlarını yönlendirebiliyor… bir çeşit yarı-tanrı gibi oluyorlar yani.
  • Son olarak da bu çok uzun yaşayanlar, sıkıntıdan ve yenilik arayışından dolayı bizlere garip ya da ahlaksız gelebilecek fiziksel aktivelere ve fantazilere girebiliyorlar.
  • Son olarak da, öldürülünce Stack’inizi alan şahıs ya da kurumların kölesi haline gelmiş oluyorsunuz.  İsterlerse yeni vücuda koyup size zorla iş yaptırabilirler, sanal ortamlarda işkence edebilirler, aslında bu da çok korkutucu.

Dediğim gibi, bu kitapların ve dizinin ilk görünür kısmının arkasına bakarsak, bu tür bir teknolojinin dünyada oluşturabileceği ayrım, değişim ve etkileri hayal etmek mümkün olur.  İnsanın vücudu ve ruhu arasındaki ilişki nedir, bu ilişki ne kadar yakındır, ruhumuz başka bir vücud ile yoluna devam ederse ne olur?  Bizi biz yapan nedir?  Sevgimiz ve duygularımız karşıdaki insanların fizikleri ile ne kadar alakalıdır?  Bu tür bir teknoloji, beraberinde insanlığın da bir evrimini getirir mi?  

Bu soruları bizlere düşündürten çok ilginç bir dünya yaratıyor bu kitaplar.  

Umarım bu gözle incelersiniz Bilim Kurguyu… Yoksa bu eser de birçok diğer çalışma gibi, sadece bir aksiyon bilim kurgu serisi ya da janjanlı bir Netflix dizisi olarak (yanlış şekilde) akıllarda kalabilir. Bu serideki orijinal kitapları İngilizce orijinal diliyle okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

(MÜZİK)

Kapanışa geçmeden, bu bölümün tavsiyesini de paylaşmak isterim.  John Scalzi’den Fuzzy Nation adlı kitabı tavsiye ediyorum.  John Scalzi benim çok severek okuduğum, komedi diliyle keyifli kitaplar da yazan, ama çok da güzel ve birçok soru sordurtan dünyalar da yarabilen çok yetenekli bir yazar.  Fuzzy Nation ise Bilim Kurguya çok ilginç ve taze bir bakış ile geliyor.  Podcast’e hazırlanırken yeni birşey de öğrendim, bu kitap aslında H. Beam Piper’ın 1962 tarihli Little Fuzzy adlı kitabının bir devamı niteliğinde ve yazarın mirasçılarından izin alınarak yazılmış.  Bana okuyacak yeni bir kitap da çıktı, çok mutluyum.

(MÜZİK)

Evet, ilk bölümün sonuna geldik.  Bölümü, Bilim Kurgu dünyasının mimarlarından Isaac Asimov ustanın sözleriyle bitirmek istiyorum.  Asimov, Bilim Kurgu’yu “bilimsel ilerlemelerin insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen bir edebiyat dalı” olarak nitelemiş.  Ne güzel de söylemiş.

Bu bölümün sonuna geldik.  Bilim Kurgu Manyağı ben Gökhan Engin, hepinize sevgiler ve selamlar.  Okuyun, İzleyin, Merak Edin.  Tekrar görüşmek üzere. 

(MÜZİK)
(SON)

Giriş
Tanıtım
İnsan Hikayeleri: Logan
Hayattan Konular: Ölümsüzlük
Tavsiyeler: Fuzzy Nation
Kapanış