Oradan Buradan Bilgi

Kriyojenik Uyku: Geleceğe Yolculuk mu, Sonsuz Uyanış mı?

Rabia Season 1 Episode 107

Dondurulup yıllar, hatta yüzyıllar sonra uyanmak mümkün mü? Kriyojenik uyku, bilim kurgu filmlerinden çıkıp gerçek hayatta uygulanabilir bir teknolojiye dönüşebilir mi? Peki, bu süreç gerçekten ölümsüzlüğe giden bir yol mu, yoksa geri dönüşü olmayan bir bilinmezlik mi?

Bu bölümde kriyojeniğin tarihini, insan deneylerini, etik tartışmalarını ve gelecekte bizi bekleyen olasılıkları ele alıyoruz. Belki de bir gün, kendimizi 150 yıl sonrasına ışınlayarak farklı bir dünyada uyanabiliriz. Ama bu dünya bir ütopya mı, yoksa distopya mı olur?

*

Instagram: www.instagram.com/oradanburadanbilgi/
Youtube: youtube.com/oradanburadanbilgi
Twitter: https://x.com/oradanburadanb

*

Reklam ve İş birlikleri için: oradanburadan7@gmail.com

Speaker:

Merhaba arkadaşlar oradan buradan bilgilere hoş geldiniz. Bugünkü konumuz kreojenik uyku. Kreojenik uykuya bilim kurgu filmlerinde falan denk gelmişsinizdir. İnsan bedenlerini gelecekte bir gün yeniden canlandırmak umuduyla aşırı düşük sıcaklıklarda koruma uygulamasıdır. Kreojenin ardındaki fikir günümüzde tedavisi olmayan bir hastalıktan müsterip olan veya ölen kişilerin dondurulması ve gelecekte bu hastalıklara tedavi bulunduğunda kişilerin yeniden canlandırılmasıdır. İlk sizlere tarihini ve gelişimini anlatmak istiyorum. M.Ö. 2500'lü yıllarda antik Mısır'ı biliyorsunuz ki mumyalama teknikleriyle bedenleri uzun süre koruma fikri vardı. Buz veya soğuk kullanmasalar da bu fikir daha sonra gelen kroyojeni kavramına ilham veren bir bedeni zaman içinde saklama anlayışına dayandırıyormuş. Antik Çin Roma İmparatorluğu ise Buzun ömrü uzattığına inanıyormuş. Bu kriyolojinin temel mantığını yüzyıllar öncesinden şekillendiren bir düşünceymiş. Ortaçağ Avrupası ise soğuk hava ve buzun bedeni koruyabileceği düşüncesi varmış. İnsanlar bazen ölümcül hastalıkları olan kişileri soğuk ortamlarda yaşatarak ömrünü uzatmaya çalışıyormuş. 17-18. yüzyılda ise bilimsel deneylerin başladığı zamandır. Bu dönemde insanlar düşük sıcaklıkların biyolojik sistemler üzerindeki etkisini araştırmaya başlamış. Mesela 1626'da Frans Bakon soğuk hava ve koruma arasındaki ilişkiyi öğrenmek adına yani soğuğun çürümeyi önleyip önlemediğini görmek için bir tavuk ölüsünü karla doldurarak yaptığı deney sırasında soğuk alınmış ve zatüre nedeniyle ölmüş. 1770'lerde ünlü Fransız kimyager Antoine Lavazer, sıvı azot ve düşük sıcaklıkların gazların hacmini nasıl etkilediğini incelemiş. 1783'de oksijenin mucidi Carvillam-Shield, gazların sıvılaştırılmasının teorik olarak mümkün olduğunu öne sürmüş. 1800'lerde kroyijenin temelini oluşturan Humphrey Davy düşük sıcaklıklarda gazların davranışını araştırmış. 1845'de Faraday sıvılaştırılmış gazları üretmiş. Amonyo, klor gibi bazı gazları sıvı hale getirmiş. 1877'de Lewis Powell ve Raoul Piktig oksijeni sıvı hale getirmeye başarmış ki bu olay kruyojenin doğuşu olarak kabul edilir. 1898'de James Dower sıvı hidrojeni keşfetmiş ve bugünkü termosların temelini atmış. 20. yüzyılın başlarında ise kruyojenin tıpta kullanılmıştır. kullanımı, işte deneyler falan başlamış. 1900'lerde bilim insanları dokuların düşük sıcaklıklarda nasıl tepki verdiğini araştırmış. Soğuk hava ve sıvı nitrojinin hücreleri öldürdüğünü ancak bazı dokuların korunabileceğini görmüşler. 1920'lerde ise ilk ilk defa hayvan dokularını başarılı bir şekilde dondurup çözmüşler ancak hücreler genellikle zarar görüyormuş nedeni buz kristalleri hücre zarını deliyormuş 1940'larda kan ve sperm gibi sıvılar kreojenik olarak saklanıp başarıyla çözülmüş 1950'lerde Doktor James Arnott Kroje'ni kanserli hücreleri yok etmek için kullanmış. Kriyo ablasyon yani soğukta yakma yöntemiyle tümörleri dondurarak tümörlerin yok edilmesi başlanmış. Göz ameliyatlarında kriyoje'ni kullanmışlar. 1960'da ilk insan dondurma yapılmış ama bunu birazdan ayrıntılı anlatacağım. 1970'lerde dondurulmuş emriyoların saklanması denenmiş. Böbrek, karaciğer gibi organları dondurup çözme denemeleri başlamış ama buz kristalleri nedeniyle başarılı olunamamış. 1983'te ilk dondurulmuş emriyo ile doğan bebek dünyaya gelmiş. Bu tüp bebek tedavisine bir devrim yaratmış. Bugün birçok çift kriyocenik yöntemlerle emriyolarını saklamış. ileride çocuk sahibi olabiliyor. 1990'larda ilk defa kök hücreler başarılı şekilde dondurulup çözülmüş. 2000'lerde kanser tedavisine kreablasyon rutin hale gelmiş. Dondurulmuş embriyolar ve kök hücre nakilleri başarıyla uygulanmış. Kreojenik uyku şirketleri yaygınlaşmış. 2010'lardan sonra yani bugün kreojenin tıpta üç temel kullanım alanı var. Birincisi kreablasyon kanser ve hastalıkları dondurarak tedavi etme. İkincisi organ ve doku saklama. Üçüncüsü krojejnik uyku. Krojejnik uyku nasıl oluyor? Bunların sürecini anlatıp sonra deneyleri anlatacağım. Birinci adım kronojiye alınacak kişinin öncelikle yasal olarak öldüğünün ilan edilmesi lazım. Çünkü günümüzde yasalara göre yaşayan bir insanı dondurmak cinayet sayılır. Zaten kalp durduktan sonra beyne oksijen gitmediği için 5-10 dakika içinde hücreler ölmeye başlar. Bu yüzden hemen hücre içinde sıvının hasar verilmesini önerler. Bunun için de krioprotektan adı verilen kimyasallar kullanılır. Bu şu Alaska ağaç kurbağaları donma halindeyken vücuttaki suyun %65'inden fazlası tamamen donsa da hayatta kalırlar. Bu hayvanlar -2 derecede tamamen donarlar. -6 derecede ise donmuş haldeyken günlerce yaşamlarını sürdürebilirler. Bu kurbağalar bazı zamanlar, günlerce, haftalarca hiç nefes almazlar, kalpleri atmaz. Bu donma hali boyunca kurbağanın metabolik faaliyetleri durma noktasına kadar yavaşlar. Bunu başarabilmek için ise kreoprotektan adı verilen kimyasallar kullanırlar. Bu hayvanların dokularının donma noktasını normal altına çekebilen soğuğa ve donmaya karşı koruyucu kimyasallardır. Bunların miktarı arttıkça kurbanın hücrelerinin hayatta kalmasını mümkün kılar. İşte bu kreoprotektan sıvı insana enjekte izdir. Sebebi ise bu sıvılar donma sırasında hücreleri korur ve buz kristali oluşumunu engeller. Tabi bu kimyasalların toksik etkileri olabilir ki şu an en büyük sorunlardan biri bu sıvıların uzun vadede hücrelere zarar vermesi. Daha sonra vücut aşamalı olarak dondurulur ve devasa bir sıvı nitrojen tankında saklanılır. Gelelim ilk kriyojenik dondurmaya. 1967'de Dr. James Bedford dünyada kriyojenik uykuya alınan ilk insandır. Ölümcül hastalığa yakalanan James öldükten sonra dondurulmayı kabul etmiş. Günümüzde hala bir kriyojenik tesis de saklanıyor. O dönemde hücreleri koruyacak bir teknik yok. O yüzden bedeninin büyük hasar görüldüğü düşünülüyor. Tabi hemen 1970'lerin sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 6 kronojenik şirket açılmış. 1990'larda ise bazı kişiler sadece beyinlerinin kronolojiye alınmasını istemişler. Amaç gelecekte beyninin yeni bir vücuda nakledilmesi ya da dijital olarak bilinç aktarımı yapılmasıymış. 2002'de ünlü beyzbol oyuncusu Ted Williams öldükten sonra bir şirket tarafından kronolojik uykuya alınmış. Ancak ailesi arasında büyük bir tartışma çıkmış. Oğlu desteklerken kızı karşı çıkmış. Bu olay kronolojiyin etik yönlerini gündeme getirmiş. 2016'da ise kanserden ölmek üzere olan 14 yaşındaki bir kız çocuğu mahkemeye başvurarak kronolojiye alınmak istediğini belirtmiş. Mahkeme ise onaylamış. İngiltere tarihinde ilk kez yasal olarak bir insan kronolojiye alınmış. Hayvanlar üzerindeki deneylere bakarsak 1980-1990'larda fare embriyoları başarılı şekilde dondurulup çözülmüş. 2000'lerde fare organları kronolojik olarak dondurulup çözülerek tekrar çalıştırılmış. 2016'da ise ABD'deki bir şirket kronolojik dondurulan bir tavşan beynini zarar vermeden çözmeyi başarmış. Şöyle ki beyin vitrifikasyon adı verilen özel bir kimyasal yöntemle dondurulmuş ve buz kristali oluşmadan da korunmuş. Çözüldüğünde beyin dokusu ve sinir bağlantıları neredeyse tersleşmiş. tamamen korunmuştu. Ancak beyni yeniden çalıştıramamışlar. Yani bilinç kazanamamış. Özetlersek insan embriyoları, bazı organlar ve tavşan beyin deneyleri başarılı olmuş. Hala karşılaşılan sorunlar ise şu ana kadar hiçbir krojenik insan başarıyla uyandırılamadı. Bunun başlayacağı sebepleri hücre hasarı. Yani dondurma sırasında hücreler içinde buz kristalleri oluşuyor ve hücre zarlarını parçalıyor. Bunu önlemek için krioproktektan sıvılar kullanılıyor. Ancak bunların da zararları hala çözülemedi. Başka bir sebebi beyin hasarı. Şu anki tekniklerle beyin dondurulunca ciddi hasar görülüyor. Çünkü beyin en hassas organlardan biri. Diğer sebep ise teknolojik eksiklikler. Şu an için insanları çözme ve hayata döndürme teknolojisi yok. Hücreleri organları zarar vermeden çözme yöntemleri gelişmedi. Yani insanlar şu an kroyajenik uykuya alınabiliyor. Ancak şu ana kadar kimse başarıyla uyandırılamadı. Hücre hasarı, beyin korunumunu ve çözme teknikleri geliştirilemediği için dondurulan insanlar gelecekte uyandırılabilecekler mi bilinmiyor. Yani şu an için kesin başarı garantisi yok. Ama dünya genelinde yaklaşık 500'den fazla insanın kreojenik olarak dondurulduğu ve bu kişilerin çoğunlukla ABD ve Rusya'daki kreojeni merkezlerinde saklandığı bilinmektedir. Ayrıca binlerce kişi de ölüm sonrasında kreojenik uykuya alınmak üzere kayıt yaptırmış. Peki gelecekte insan kreojeneyi başarılı olabilir mi? Şu anda insanlar başarıyla dondurulabiliyor ve gelecekte bilim insanları insan kreojeneyi kronolojiyi başarılı hale getirebilecek bazı olası teknolojiler üzerinde çalışıyor. Örneğin nano teknoloji. Gelecekte nano robotlar donmuş hücrelere zarar vermeden onları tamir edebilir. Yapay organ ve biyomühendislik alanında da gelişmeler olabilir. Mesela beyin hasar görmüşse Biyoteknoloji ile beyin dokusu üretilebilir veya organ hasarı giderilebilir. Ya da şu konuşuluyor beyin bilgisayar arayüzleri yani eğer bir insan fiziksel olarak canlandırılamazsa beyin bilgileri bir yapay zeka sistemine aktarılabilir mi? Gibi gibi yani kriyojenin başarılı olma şansı bilimin gelişmesiyle mümkün. Peki bir insan neden kriyocinik uykuya girmek ister? Valla ben çok isterim. Bir kere geleceğin nasıl olacağını çok merak ediyorum. Yüzyıl sonra bilimin fiziğin nerelere geldiğini canlı görmek isterdim. Işınlanma portal cihazı, uzaya yolculuk, zamanda yolculuk olana kadar kriyocinik uykuya girerdim. Yani şöyle mesela 2030'da kriyocinik uykuya girdim. Bir 2100'de uyanırdım. Baktım benim istediğim teknoloji işte portal cihazı falan yok. Tek Tekrar uykuya geçerdim. Sonra 2200'de bir daha uyanırdım. Baktım istediğim şeyler artık mevcut. Daha da tövbe uyumazdım. Ha bu arada şu anki kavrayabildiğim kadarıyla yani sınırlı bilgimle bunları istiyorum. Belki bilim geliştikçe daha farklı teknolojiler isteyebilirim bilemiyorum. Ama şu an hayalim ve istediğim şey portal cihazıydı. Neden derseniz çünkü bir dünyadan diğerine bir boyuttan diğerine istediğim gibi geçerdim. Bir portal açıyorum 2500 yılına gidiyorum sonra başka bir portal açıp 1800'lere gidip bir gün orada geçiriyorum ya da bambaşka bir paralel evrende uyanıyorum. Belki o evrende insanlar tamamen başka bir şekilde evrimleşmiş olurdu. İşte arkadaş falan olurduk. Başka gezegenlere, galaksilere giderdim. Yani portal teknolojisi geçmişin ve geleceğin sınırlarını ortadan kaldırır. Zamanın ve mekanın ne kadar sınırlı olduğunu gösterir. O yüzden bir şeylere ulaşmak çok daha kolay ve hızlı olurdu. Tabi bu söylediklerim şu an bilim kurgudan başka bir şey değil. Teorik olarak belki mümkün olabilir ama yakın zamanda keşfedilmesi mümkün. Mucize gibi bir olay. O yüzden kriyojenik uykuya yatmam da mümkün. Kriyojenik uykunun bir diğer avantajı yaşlanmadan zaman atlıyorsun. 30 yaşında donsam 100 yıl sonra 30 yaşında uyanacağım. 2 yıl 5 yıl takılsam 35 yaşında tekrar uyusam 100 yıl tekrar donsam 35 yaşında uyanırım. İnsanlar benden 200 yıl yaşlanmış olacak ama ben genç kalacağım. Bir de uyandığımda belki insan ömrünü uzatan teknolojiler geliştirilmiş bile olabilir. Artık insanlar 500 yıl yaşıyor da olabilir. Yani hastalık ve yaşlanmanın tedavisi bulunabilir gittiğim yıllarda. Bir de tarih kitabı gibi olurdum. 100 yıl öncesinden gelen bir insan. Geçmişe dair bilgilere sahip olacağım. Yeni bir dünya görebilirim. Yeni politik sistemler, farklı yaşam biçimleri, yeni şehirler olabilirim. Tabi dezavantajları da dolu. Bir kere 100 yıl sonra tüm sevdiklerim hatta tındığım herkes muhtemelen hayatta olmayacak. Dileyim sevdiklerimle birlikte krojenik uykuya dalmak. Yeni bir dünya görebiliriz dedim ama bu distopik bir dünya da olabilir. Mesela dijital diktatörlük başa gelmiş olabilir. İnsanların özgürlüğü tamamen kısıtlanmış. Devletler insanların her hareketini takip ediyor olabilir. Şu an Çin'in kullandığı sosyal kredi sisteminin gelişmiş hali gibi. Veya robotlar, yapay zekalar hakimiyet olabilir. İnsanlar sadece bakımda tutulan canlılar gibi muamele görüyor olabilir. Terminatör filmindeki gibi. Tabii niyeyse robotların ele geçireceğini hiçbir zaman düşünmüyorum. Mad Max tarzı çevresel felaket, kaynak krizi olabilir. İklim değişikliği ve kaynak tükenmesi nedeniyle artık dünya yaşanmaz hale gelebilir ki olası bir durum. Veya uzay kolonileri başlar. Dünya artık tercih edilmeyen bir yer haline gelebilir. Mesela Mars'ta zenginler yaşıyor, dünyada fakirler gibi. Ya da insanlar artık ölümsüzlük için bilinçlerini dijital dünyalara yüklemiş olabilir. O yüzden artık fiziksel bedenler gereksizdir gibi gibi. Kesin diyeceksiniz ki ne film izlemişsin be arkadaş. Valla öyle arkadaşlar. Kitaplar, filmler, diziler benim vazgeçilmezim. Çok kitap okusam da aynı şekilde film dizide çok izlerim. Her neyse risk alır mıydım? %50 şansım bile olsa bu riski alırdım. Peki siz alır mıydınız? Bana instagramdan yazın. Şunu da konuşmak istiyorum. Kriyolojik uykunun devletler ve toplum üzerindeki etkisi ne olurdu? Bence nüfus kontrolü sağlanabilirdi. Dünyada aşırı nüfus artışı bir sorun haline gelirse insanlar belirli dönemde kriyolojik uykuya alınarak nüfus geçici olarak azaltılırdı. Ya da çok önemli kişileri atıyorum bilim insanları, stratejik uzmanları Savaş, krizler, salgınlar gibi durumlarda uyutup geleceği saklarlardı. Devlet kontrolü zorlaşabilirdi. Mesela bir ülkede siyasi baskı, savaş, ekonomik kriz olduğunda ben gidiyorum 100 yıl sonra görüşürüz deyip kendini dondurabilir ki aşırı mantıklı. Şurada yaşayacağımız 60-70 yıl kim böyle bir işte kaotik bir zamanda yaşamak ister ki? Neyse bu devletler için bir tür kayıp vatandaş problemi olurdu. Aynı şekilde nüfus dengesi bozulur. Atıyorum şu an kaotik bir zaman ve yaşamak istemiyorum der ve onun gibi herkes düşünür. %90'ı uykuya dalar o an nüfus aşırı azalır. Hepsi 100 yıl sonra uyansa o an ülkede nüfus patlaması yaşanır. Tabi ekonomik sistem net değişir, zengin fakir uçurumu artar, kimlik kültür kaybı olur, dini ve felsefe sorular doğar, ölüm artık son değilse işte hayatın anlamı ne gibi, yeni insan hakları sorunları başlar gibi gibi. Kriyocinik uyku devletler, insanlar ve toplumlar için hem büyük bir fırsat hem de büyük bir risk olabilir. Eğer iyi yönetilirse insanlığa büyük faydalar sağlanabilir. Evet arkadaşlar anlatacaklarım bu kadardı. Bir sonraki podcastimde görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın.